Taşra eleştirisinin ötesinde

Sinemamızın yaşayan en önemli ismi midir? Çoğularına göre böyle. En midir bilemeyiz ama Nuri Bilge Ceylan’ın ehemmiyetini ve yönetmen olarak büyüklüğünü kimse inkar edemez. Bu sebepten her filmi heyecanla beklenir. Sinefiller dışında gişe izleyicisi de bir miktar merak eder ve izler. Çünkü her filmi bir şekilde tartışma konusu olur. Ödülleri, oyuncuları, hikayeleri hep ilgi çeker. Aslında hikaye kısmı Üç Maymun sonrası genel izleyicinin de alakasına mahzar olmaya başlar. Öncesindeki tarzı uçlarda dolanırdı. Kuru Otlar Üstüne’ye geldiğimizde NBC’nin o eski halinden eser kalmadığını görüyoruz. Zaten Üç Maymun’dan beri her filminde yeni bir şey deniyor. Biçimsel olarak tartışılacak ve şahsi geçmişinde görmediğimiz şeylerle karşımıza çıkıyor. Sadece bu bile büyük saygıyı hak ediyor. İyi ki NBC var.

BU TAŞRA DİĞERLERİNDEN DAHA KARAMSAR

Kuru Otlar Üstüne ise NBC filmografisini ve özellikle taşraya bakışını daha netleştirdiği, taşra ile olan derdini ifade şeklini sertleştirdiği bir eser olarak karşımızda. İlk kez karakterler bu kadar net ve kötülüğe meyilli. Görünüşte büyük kötülüklerden bahsetmiyoruz ama nihayetinde insandan insan giden her eylem ve niyet büyüktür. Zira insan büyüktür. Zaten insana bu yüktür. İnsan da insana yüktür. Hele taşrada, taşralı olmadan var olmak yükün ötesinde zulümdür.

Filmin baş karakteri öğretmen Samet, zorunlu görev süresinin dolmasını bekleyen, her türlü kötülüğün ve gelişmemişliğin sebebini taşrada gören biri. Tam da görev süresi tamamlanmadan önce öğrencileri ile yaşadığı nâhoş bir durum kanaatini pekiştirir. Ayrıca ev arkadaşı olan diğer öğretmen Kenan ve beraber tanıştıkları Nuray (ki o da öğretmen) arasındaki git-gelli ilişki de Samet’in taşra bakışına ve yorumuna katkı sağlar. Neyse ki Nuray, bir akşam yemeğinde Samet’i silkeler, sorgular da içimiz biraz soğur. Evet, Samet’e karşı içimizin soğuması gereken bir durum söz konusu. Bir Zamanlar Anadolu’da filminden beri özellikle taşrada, taşra ile, taşrayı eleştire eleştire yürüyen bir NBC var. Fekat ilk kez bu kadar net, keskin hatlarla taşranın kötülüğü ya da filmdeki bütün karakterlerin karamsarlığı üzerinden taşranın çekilmezliği vurgulanıyor.

Taşra mahpushane.. Taşra işkence… Taşra medeniyetten uzak… Taşra muğlak… Taşra, otları bile baharsız mevsimlerle çabucak kurutan bir zemin demek…

Taşradaki herkes baskı altında. Taşrada doğup büyüyeni de sonradan geleni de kaçmaya çalışıyor. Devleti, örgütü, sosyolojisi, geleneği, vs her şeyi taşradan insanı kovan şeyler…

ÖĞRETMEN İLE KIZ ÖĞRENCİSİ ARASINDAKİ MESELE?

Samet ile beraber yaşadığımız ilginç şeyler de biri de kız öğrencisi Sevim ile ilişkisi… İftiraya uğrar Samet. Ancak filmin sonunda Samet’in Sevim üzerine kurguladığı duygu ve düşüncelerini dinleriz. Duman olmasa da ateşe dair şeyler var gibi… Filmin sonunda Samet’in Sevim üzerinden yaptığı taşra alegorisi peşine düşünceden duyguya evrilen ve hatta savrulan metne anlam verebilmekle beraber, yedinci sınıf öğrencisi bir kız çocuğunun içinde tutulduğu çerçeve rahatsızlık vermiyor değil.

Senaryo beraber kaleme aldıkları Akın Aksu’nun gençlik döneminden ve taşrada yaşadığı zamanlardan birikintiler barındıran senaryonun taşrayı çok iyi gözlemlediği aşikar. Okul ortamı, öğretmenler odası ve öğretmen-öğrenci ilişkisi kusursuz çerçevelendirilmiş. Gayet sahici. Hikayenin tam iyi insan ya da tam kötü insan söylemi yok. Lakin taşranın herkesi kötü yaptığı tespiti rahatsız ediyor.

NBC’NİN KADINLARI

NBC sinemasının ve hikayelerinin ağırlıklı noktası kadınlardır, malum. Kış Uykusu’nun Nihal’i ile Ahlat Ağacı’nın Hatice’si ve Asuman’ı Kuru Otlar Üstüne’nin Nuray’ı ile ruh ikizi. Çok belli. Taşra ile kent arasındaki çıkmazı, açmazı, insanların karmaşık zihin yapısını bir nebze de olsun yatıştıran Nuray oluyor. Ancak Nuray’ın ahlak sorgulaması ve Kenan ile Samet arasındaki tabloda kendini koyduğu yer ve toplumsal serzeniş, yine diğer filmlerden daha keskin çizgilerle ayrılıyor.

OYUNCULUKLAR ÇOK İYİ AMA…

Oyunculuklar noktasında NBC tarzının, tavrının hep bir farkı olur. Ortaya koyduğu tavır sebebiyle hep avantajlıdır da… Kötü oyunculuk yoktur. Aksine dizilerde, filmlerde farklı şekillerde kendini aşamadığını gördüğünüz ya da başka hallerde bildiğiniz isimlerin içinden bambaşka performanslar çıkarır. NBC budur. Bu filminde tam olarak böyle bir şey olduğunu söyleyemiyoruz. Deniz Celiloğlu, Merve Dizdar, Musab Ekici, Erdem Şenocak zaten bilinen ve son dönemde yıldızı parlayan isimler. Elbette Celiloğlu’nun ilk kez böyle bir başrolde ortaya çıkarmak önemli. Altından da hakkıyla kalkmış. Musab Ekici de son dönem çıkışını sürdürmüş. Merve Dizdar zaten iyi oyuncu ama Cannes’da kendisine neden en iyi kadın oyuncu ödülü verdiklerini tam olarak anlayamadım. Müthiş bir performanstan bahsedemiyoruz. Zaten filmdeki yeri de çok öne çıkmıyor.

NBC’nin en önemli özelliğinin her filminde yeni bir şey yapması olduğunu söylemiştik. Özellikle teknik denemeleri son filmlerde önen çıkıyor. Kuru Otlar Üstüne’de ise son derece riskli bir şey yapmış. Film mekanındaki duvarlardan birini yıkarak karakteri set ekibinin arasına sokup çıkarmış. Burada ne anlatmak istediği bir tarafa, izleyicinin ciddi kısmının yabancılık çekeceği bu durum için gözünü karartmış olması önemli. Yine takdir ettik, yine teşekkür ettik.

Görüntü yönetimi açısından Cevahir Şahin ve Kürşat Üresin’in başarılı bir iş ortaya koyduklarını da belirtmek gerek…

BU LÜKSÜ NBC’DEN BAŞKASI KULLANAMIYOR

NBC’nin kötü film yapmasından bahsetmek abesle iştigal olur. Zaten “NBC kötü film yapmış” deme cesaretini gösterecek kişi sayısı da az. Fekat bir şeyi tespit etmek lazım. Kuru Otlar Üstüne bir başyapıt değil. NBC filmografisinde önemli bir yeri var. Benim için Bir Zamanlar Anadolu’da hala zirvedir. Bu film de oranın gerisindedir. Ve NBC, kendi başarısının verdiği güvenle başkalarının yapamayacağı şeyler yapıyor. Devam hataları, senkron sorunları, kurgu tercihleri tartışılır… Hakkıdır da. Mesela başkası olsa bu filmi bu kadar uzun yapmazdı. Gerek yok çünkü. Anladığımız şeyleri bize defalarca söyletmezdi. NBC kötü film yapmıyor ama yaptığı bu tip şeyler filmlerine zarar veriyor. Bu bir lüks. Ben de olsam kullanırdım bu lüksü sanırım.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir