Aydınlık yazarı Tunca Arslan yazdı: “Allahım yok musun”

“Fareyi Öldürmek”, “Ölümün Ağzı”, “Pansiyon Huzur”, “Genelevde Yas”, “Büyük Soytarı”, “Uzun Bir Yalnızlığın Tarihçesi”, “Engerek”, “İlkyaz Ölümleri”, “Yorgun Sevda” eserlerinin yazarı İrfan Yalçın 30 Haziran’da hayatını kaybetti. Aydınlık Gazetesi yazarı Tunca Arslan, “Allahım yok musun?” başlıklı köşe yazısında yazar Yalçın’ın “Ölümün Ağzı” başlıklı kitabını kaleme aldı.

Kitabın İkinci Dünya Savaşı yıllarında İsmet İnönü döneminde Zonguldak kömür ocaklarının çevresinde yaşayan köylülere yönelik “mükellefiyet-zorla çalıştırma” sürecini anlattığını dile getiren Arslan, yazarı da anarak şunları yazdı:

“Sinemaya da aktarılan “Genelevde Yas” ve “Fareyi Öldürmek”le birlikte İrfan Yalçın’ın başyapıt niteliğindeki eseri hiç kuşkusuz “Ölümün Ağzı”dır. İkinci Dünya Savaşı yıllarında İnönü döneminde Zonguldak kömür ocaklarının çevresinde yaşayan köylülere yönelik “mükellefiyet-zorla çalıştırma” zulmünü anlatır roman.

“Eğer bir gün ‘acı’nın tarihi yazılırsa, İkinci Dünya Savaşı yıllarında Zonguldak kömür ocaklarında uygulanan ‘işçi mükellefiyeti’nin, kısaca ‘mükellefiyet’in de sözü edilir herhalde. ‘Mükellefiyet’, ‘yükümlülük’ anlamına gelen Arapça bir sözcük. Ama bu sözcük Zonguldak maden köylerinde ‘karabasan’la eş anlamlı bir sözcük olup çıkmıştır adeta. Bugün bile, buralarda yaşayan genç-yaşlı her köylü, bu sözcüğü duyar duymaz irkilir, bu sözcükten acı duyar” diyen İrfan Yalçın korkunç bir sömürüyü anlatır romanında.

Ocaklarda katır sayısı azdır, kazma kürek belli sayıdadır ama köylüler karınca kadar çoktur. Köylülerin “Allah’ınızdan bulun inşallah!”, “Allah ya sabır!”, “Off güzel Allahım!”, “Allah belanizu versun hepinizun!”, “Ne edelim, Allah’tan hep!” nidaları, jandarmanın zulmü arttıkça, “Allahım, yok musun?” haykırışına dönüşür, “Ölümün Ağzı” bu çığlıkla noktalanır.

ZONGULDAK MADENCİ GREVİNDE

1991’de Zonguldak madenlerinde grev sürmekteyken ve Büyük Madenci Yürüyüşü’nün başlamasına birkaç gün kalmışken “2000’e Doğru” dergisinden telefonla aradık İrfan Yalçın’ı. Bir telefonumuz üzerine Köyceğiz’den kalktı, memleketi Zonguldak’a geldi. Madencilerin tüm Türkiye’yi saran ve sarsan coşkusuna, o büyük enerjiye üç gün boyunca birlikte tanıklık ettik, “Allah’ım yok musun?”un yankılandığı köyleri, “Ölümün Ağzı”nda anlatılan, acının tarihinde yer bulan yerleri gezdik. O toprakların insanıydı. Bazı köyleri tanımakta zorluk çektiyse de atmosferin pek değişmediğini söylemişti.

“Unutma Türkiye” şiirinde, “Ne çoksun içimde ve ne çok kanıyorsun Türkiye / Son sokaklar, son kuşlar, son bahçeler bu sanki / Unut her şeyi, işleyen yaralarını ve yangınlarını da / Ama kendi çocuklarının ihanetini asla unutma!” demişti İrfan Yalçın.

Yaşamıyla ve edebiyatıyla en güzel savaşma biçimlerini ve unutturulmaması gerekenleri göstermiş büyük bir yazarı kaybettik. Huzur içinde uyusun.”

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir